Yahya Çavuş ismini duydunuz mu hiç? Tarihin altın sayfaları arasında yer alan kahramanlardan sadece biridir o. Nice vatan evladı gibi canını feda eden vefakâr, cefakâr bir kahraman... Çanakkale’de şehit düşen erlerin yaş ortalaması dikkate alındığında biraz yaşlıcadır kendisi. Zira 28’dir yaşı ve ömrü savaşlarda geçmiştir. Kendi memleketi olan Çanakkale’de 67 arkadaşıyla birlikte koca bir tümene karşı saatlerce direnmiş ve nihayetinde şahadet şerbetini içerek sonsuzluğa kanat çırpmıştır.
25 nisan 1915 sabahı, düşman savaş gemileri Ertuğrul Koyu’na tonlarca bomba yağdırır. 26.alayın 3.taburu bu bölgeyi korumaktadır. Tabur komutanı Mahmut Bey ile asteğmen Hüseyin Bey'in şahadeti üzerine komuta Ezineli Yahya Çavuş’un eline geçer. Yahya Çavuş, Galiçya ve Balkan savaşlarına katılmış 28 yaşında cesur bir askerdir. Sağ kalan 67 arkadaşıyla siperlerde mevzilenmiştir. Albion ve River gemilerinden şafakla beraber karaya çıkmaya başlayan 3000 düşman askerini Ertuğrul Koyu'nun sularına gömmüş, deniz kızıla boyanmıştır. 48 saat düşmanın binlerce top mermisi ve askerine karşı kıyı ve siperleri korumuştur. Düşman, bir tümen bildiği Türk birliğini; Yahya Çavuş’un siperlerinde 62 kahraman şehidin cesedi ile karşılaşınca hayretler içinde kalmıştır.Yahya Çavuş kopan bacağını tüfeğinin kayışı ile bağlamış olarak, diğer beş arkadaşıyla birlikte, Alçı tepesi eteklerinde 27 nisan günü, şahadet mertebesine ermiştir.
Bugün çocuklarımızın kaçının haberi vardır o ve onun gibi yiğitlerden. Gençlerimiz bu eşsiz kahramanları ne kadar tanımaktadır? Materyalist felsefenin uyuşturmaya, hissizleştirmeye, tepkisizleştirmeye, vurdumduymazcılığa çalıştığı genç beyinlerimize sahip çıkmak ve onların gerçek birer Türk genci olarak kalmalarını sağlamak kimlerin görevidir?
Geçmişini, tarihini bilmeyenin coğrafyasını başkaları çizermiş. 95 yıl önce Türk milletini dünya üzerinden silmeye ant içmiş ve o güne kadar yenilgi yüzü görmemiş donanmalarla kıyılarımıza gelmiş bulunan modern haçlı ordusu, Türk insanının topla, tüfekle alt edilemeyeceğini çok ağır bedeller ödeyerek öğrenmiş olmalı ki; bu gün aynı zihniyet çok daha değişik ve tehlikeli metotlarla üzerimize gelmeye devam ediyor. Hedef kitle ise çocuklarımız, gençlerimiz…
Eskiden televizyonlarda tarihimizi işleyen dizi filmler olurdu. Büyük bir ilgiyle takip eder, bir çok bilgi edinirdik. Bu gün onlarca televizyon kanalında belki yüze yakın dizi film yayınlanmaktadır. Bunların kaç tanesi çocuklarımıza, gençlerimize faydalıdır acaba? Aile içi çarpık ilişkilerin, aldatmaların, yalanlar üzerine kurulmuş hayatların, patlayan silahların bolca işlendiği dizi filmler ne acıdır ki, izlenme rekorları kırıyor ülkemizde.
Altı, yedi yaşındaki bir öğrenci ders esnasında kalkıp bilmem hangi dizinin ismi lazım olmayan karakterinden övgüyle bahsediyor ve bunu anlatırken de yüzünde büyük bir mutluluk ifadesi beliriyor. Suçlu kim? Başka bir çocuk ise gecenin bir saatinde yayınlanan başka bir diziden iştahla bahsedebiliyor. Sormadan edemiyorum. O çocuğun o saatte yatağında olması gerekirken ekran başında ne işi var?
“Kendi düşen ağlamaz” diye bir söz vardır. Çoluk çocuğumuza doğru-dürüst sahip çıkmıyor, onları olması gerektiği gibi yetiştirmiyor, geleceğe hazırlamakta elimizden geleni yapmıyor, sonra da ahlanıp-vahlanıyoruz.
Sevgili anne-babalar! Onu kolundan tutup okula getirmekle, cebine harçlığını koymakla, sırtına elbisesini, ayağına ayakkabısını giydirmekle sorumluluklarımız bitmiyor. Asıl yapmamız gereken onların sağlam kişilik kazanmalarına yardımcı olmaya çalışmaktır. Kızlarımız “A” dizisinin, oğullarımız “B” dizisinin sanal karakterlerini değil, tarihimizin gerçek karakterlerini örnek almalıdırlar. Yahya Çavuş ve arkadaşlarının niçin ve ne uğruna öldüğünü bilmeli, vatanına, milletine karşı sorumlu birer insan olma yolunda ilerlemelidirler. Onların Yahya Çavuş olması veya olmaması bizlerin elinde değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder