Milli ve manevi duygulardan yoksun insanlar çoğu konuda zafiyet içerisine düşmekten kurtulamazlar. Bu iki duygu bir elin parmakları misalidir. Yani insan aynı anda bu ikisine sahip olmalıdır ki hataya düşmesin. Sadece milli duygularla bezeli olup maneviyattan uzak olmak beraberinde bir takım sorunları da getirecektir. Tam tersi, milli duygulardan yoksun fakat manevi duyguları güçlü olanlarda da aynı sorun ortaya çıkabilir. Yani maneviyat tek başına yeterli değildir. Nitekim bunu 1. Dünya savaşı yıllarında ağır bedeller ödeyerek öğrendik. Aynı dine inanan iki millet olmamız Arapların bize ihanetine engel olamadı ne yazık ki. Nice vatan evladını çöllerde toprağın bağrına bırakmak zorunda kaldık. Benzer durumlar günümüzde de yaşanmıyor değil.
Ülkemizde son yıllarda suç oranında meydana gelen artışlar başka neyle izah edilebilir? Hırsızlık, tecavüz, gasp ve cinayet gibi suçları işleyen fertlerin hayatları araştırıldığında bu kişilerin bir takım erdemlerden uzak olduğu açıkça görülecektir. Bir kişinin milli duygularının yüksek olması onun bu suçları işlemeyeceği anlamını gelmez. Çünkü bu suçlar maneviyattan uzak kişiler tarafından gerçekleştirilir. Haksız yere bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek anlamına geldiğini bilmeyenler gözünü kırpmadan cinayet işler. Ahlâksız bir ortamda yetişen, içinde insan sevgisi bulunmayan, manevi duygulardan bihaber olarak yaşamış insan bu fiilleri işleyecektir. Çünkü böyle insanlar için ahlâk, sevgi, kul hakkı, ilahi emir gibi kavramlar bir anlam ifade etmezler. Bu kavramlardan uzak bir hayat tarzına sahip olanlar her an patlayabilecek bir bomba gibidirler. Nerede ne zaman patlayacakları ve kimlere zarar verecekleri belli değildir. Eğer bir ülkedeki televizyonlar, haber programlarında çoğunlukla olumsuz haber sunuyorlarsa oturup düşünülmeli ve bunun sebeplerini ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atılmalıdır. Maneviyattan uzak olmak toplumda kaosa neden oluyor, insanlar huzursuz bir hayat sürüyorlar. O halde herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır. Her aile çocuğuna bu duyguları aşılamalı ve takibini yapmalıdır.
Günümüzde misyonerlik faaliyetleri farklı bir boyut kazanmıştır. Misyonerlerin amacı günümüzde insanları kendi dinlerine çekmek değil, onları körelterek, hissizleştirerek, milli-manevi duygulardan yoksun bırakarak düşünce yapılarını değiştirmektir. Böyle olunca zaten gerisi kendiliğinden gelecektir. Bizler Türk-İslam bir milletiz. Yaşam tarzımız bu iki unsur üzerine kuruludur. Düşüncelerimiz bu ikisi üzerine şekillenmiştir. Ancak, zihinlere atılan fitne tohumları bazen düşüncelerde karışıklık meydana getiriyor. Buna müsaade etmemeliyiz. Özellikle Trabzon halkı olarak bizler daha titiz olmak zorundayız. Ortaya atılan çok çirkin bir iddia var. Trabzon halkının büyük bir çoğunluğu Rum dönmesi imiş! Geçmişte bu topraklarda Rum imparatorluğunun hüküm sürmüş olması bizlerin kökeninin Rum olduğu anlamına gelmez. Böylesi iddialara sadece gülüp geçmeliyiz. Ciddiye almak ahmaklıktan başka bir şey değildir. Yüzyıllar boyunca Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hüküm sürmüş olmamız bugün Avrupalıların kökeninin Türk olduğunu mu gösterir? Böyle saçma bir düşünce olabilir mi? Kasıtlı olarak ortaya atılan bu saçmalıklar, insanımızın milli duygularında tahribat yapmak amacından başka bir şey gütmemektedir. Bu tür söylemlere pirim vermemek ve ciddiye almamak gerekir.
Tek yapmamız gereken birbirimize kenetlenmek ve aramıza sokulmaya çalışan fitne tohumlarını çürütmektir. Karadeniz insanı bu ülkenin asli unsurudur. Karadeniz, bu ülkenin göz bebeğidir. Karadeniz, bu ülkenin olmazsa olmazıdır. Milli duygularını kaybetmiş bir Karadeniz düşünülemez. Karadeniz, bu ülkenin lokomotifidir. Lokomotifte meydana gelebilecek bir arıza koca bir treni yolda bırakır. Yolda kalmış bir tren ise hırsızlar, çapulcular, talancılar, yağmacılar tarafından tarumar edilir. Karadeniz halkı milli ve manevi duygularına şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da sımsıkı sarılmalıdır.