Milli ve manevi duygulardan yoksun bir insan düşünün. Vatan, millet, bayrak ve devlet gibi milli duygular; inanç, ahlâk, sadakat gibi manevi duygulardan bihaber olan veya haberdar olduğu halde bu kavramlarla uzaktan-yakından ilgisi bulunmayan bir insan…
Maalesef toplumumuzda böyle fertler bulunmaktadır. Vatanına ihanet eden ve yaşadığı ülkenin, yani kendi ülkesinin askerine, polisine, öğretmenine, hatta hatta kendi kandaşına dahi acımadan ölüm kusan insanların var olduğunu ne yazık ki hepimiz biliyoruz.
Bir insan bu hale nasıl ve neden gelir? Bir insan insanlıktan çıkıp vahşi bir canavara nasıl dönüşür? Onu bu vahşete sürükleyen etkenler nelerdir? Tedbir alınırsa bu sorun çözüme kavuşur mu? Yoksa bu yaranın bir merhemi yok mudur? Çaresiz, amansız bir hastalık mıdır bu? Sorular böyle uzayıp gidiyor… Cevap bekleyen onlarca soru…
Ülkemiz, yaklaşık 25 yıldır bu belaya karşı uğraş veriyor. Asker, polis, sivil olmak üzere yaklaşık 30 bin insanımız bu belanın kurbanı oldu olmaya da devam ediyor. Sivrisinekleri öldürmek çözüm olmuyor demek ki. Bataklık kurutulmadıktan sonra… Bataklığı kurutmak kimin-kimlerin görevidir? Askerin mi, polisin mi, ya da bir başkasının mı? Bu iş üçlü sac ayağı misalidir. Ayaklardan biri eksik olursa, tabure bir tarafa yalpalamak durumunda kalır. Peki bu belayı ortadan kaldırmaya yönelik alınacak tedbirler bir tabure kabul edilirse bunun ayakları neler olmalıdır? Sac ayaklarından biri eğitimdir ve biz her zaman ki gibi bizim alanımıza yani eğitime değineceğiz.
Her şeyin başı eğitimdir. Cahil bir insana her şey yaptırılır. Eline taş verirsin kimin camını indirmek istiyorsan onun camını indirir, kimin kapısına pislik bırakmak istiyorsan bırakır, kimin canını yakmak istiyorsan yakar. Nitekim böyle olaylara hepimiz şahit oluyoruz. Telafisi mümkün olmayan, ülkemizi zor durumda bırakan bir takım üzücü olaylar…
Aileden başlamak üzere iyi eğitim alan bir fert ülkesine, milletine nasıl asi olabilir? İnsanların hayatına kastetme cesaretini nasıl gösterebilir? Maalesef gösteriyor ve bizler buna engel olamıyoruz.
Günümüzde okuma-yazma oranları eskiye nazaran çok fazla. Ama okur-yazar olmak ihaneti engellemiyor. Okuma- yazma öğretmek yeterli olmuyor demek ki. İnsanları eğitmek lazım. Onları milli-manevi duygulardan yoksun bırakmamak lazım. Buradaki “milli” kelimesinden kastımız herhangi bir siyasi anlayış değildir ve öyle de olmamalıdır. Vatanı sevmenin şucusu-bucusu olmaz. Bu topraklarda yaşayan ve ülkesini seven herkes vatanseverdir. Kimse herhangi bir isim altında etiketlenemez. Vatan sevgisini sorgulamak ve tekelinde tutmaya çalışmak kimsenin hakkı olmamalıdır.
İnsanlar iyi bir şekilde eğitilirse, terör olaylarının sık görüldüğü yerlerde eğitime daha fazla önem verilirse bunun meyveleri bir gün mutlaka toplanılmaya başlanacaktır. Çünkü bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik atılması gereken en büyük adımların başında eğitim gelmektedir. Bu iş sahip çıkma işidir. Sen sahip çıkmaz, koltuğunun altına almazsan bir başkası bu işi üstlenir ki; bu gün Doğu ve Güneydoğuda vuku bulan olaylar bunun neticesidir.
Haşhaşı hepimiz biliriz. Bir çok faydası olan bu bitki kötü amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Biz kalkıp “Haşhaş kötü bir bitkidir” diyebilir miyiz? İyi ellerde faydalı, kötü ellerde zararlı olacaktır. Sen sahiplen ve ondan yararlı işlerde faydalan. Ama bir başkasının eline düşmesine fırsat tanırsan bir gün çoluk çocuğunun cebinde uyuşturucu olarak bulabilirsin haşhaşı.
İnsan da aynen böyledir. Onu kimin ne şekilde yetiştirdiğine, sahiplendiğine bakmak gerekir. Doğru adımlarla iyi yetiştirilmiş fertler zamanı gelince ülkelerine faydalı birer yurttaş olarak hayata atılırken bir diğer tarafta bu imkânı bulamayan veya bu imkândan yoksun bırakılanlar bir başkalarının eline düşmekte, yanlış adımlarla kötü yönde yetiştirilmekte karşımıza birer canavar olarak çıkabilmektedirler.
O halde haşhaşın kontrolünü elimizde tutan bizler olalım ve onu faydalı işlerde kullanmak amacıyla işleyelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder