4 Şubat, “Dünya Kanser Günü” olarak bilinir. Bu tarihte çeşitli etkinlikler düzenlenir, toplumu kansere karşı bilinçlendirme çalışmaları yapılır.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 150 bin kişinin bu hastalığa yakalandığı tahmin edilmektedir. Nedenleri arasında “sigara kullanımı, kötü beslenme alışkanlıkları, dengesiz beslenme, bazı virüsler, enfeksiyon hastalıkları, uzun süre güneş altında kalma, aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma ve bazı kimyasal maddeler (katran, benzen, boya maddeleri, asbest, bazı kozmetikler ve deterjanlar), hava kirliliği, gelişen teknolojiyle yoğun kullanım nedeniyle yoğun radyasyona maruz kalma” gibi sebepler gösterilmektedir. Ancak bunların içinde en önemlisinin beslenme düzeni olduğu kabul edilmektedir.
Kanserden korunmak için doğru beslenme yöntemleri arasında ise; öncelikle yeterli ve dengeli beslenme, ideal vücut ağırlığını koruma, kızartmaları en aza indirme, günlük tuz tüketiminin 5-6 gramı geçmemesi, taze meyve sebze tüketimini artırmak, besinleri saklama koşullarına dikkat etmek ve katkı maddesi içeren yiyecek ve içeceklerden uzak durma, kepekli ekmeği tercih etme, sıcak ve soğuk gıdalardan uzak durmak gibi yöntemler gösterilmektedir. Bunların içinde bizleri, yani anne-baba ve eğitimcileri çok yakından ilgilendiren bir madde var ki, buna dikkatinizi çekmek istiyorum.
“Katkı maddesi içeren yiyecek ve içecekler…”
Anne-baba duygusallığıyla hareket etmemizden kaynaklanıyor olsa gerek, bu gerçeği göz ardı ediyoruz. ve çocuklarımızın ilerde ne gibi bir durumla karşılaşabileceklerini aklımıza getirmiyoruz.
Ne yazık ki tükettiğimiz gıda maddelerinden bir çoğu katkı maddesi barındırıyor ve sağlığımızı doğrudan tehdit ediyor. Günümüz yaşam koşulları bu maddeleri kullanmamızı kaçınılmaz kılıyor olsa da, yine de bunu asgariye indirmek, hiç olmazsa mecburi olmadığımız maddeleri kullanma alışkanlığından vazgeçmek her anne-babanın, her ferdin görevi olmalıdır. Bir kahvaltı sofrasında peynir, reçel, zeytin,yumurta vs. gibi gıda maddeleri bulunmalıdır. Ancak, marketlerden aldığımız bu maddelerin içinde ne yazık ki katkı maddesi bulunuyor. Bu katkı maddeleri gıdanın ömrünün uzun olması, erkenden bozulmaması için katılıyor ama bu durum ortadaki acı gerçeği değiştirmez.
Mecburi kullandığımız bu maddelerin haricinde, insan sağlığını hiçe sayan, uzmanlar tarafından zararları kesin olarak belirlenmiş birtakım maddeler vardır. Asitli içecekler ve patates cipsi gibi…
TÜBİTAK’ın yapmış olduğu bir çalışma konu hakkında bizlere yeterince bilgi veriyor. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK), gıda ürünleriyle ilgili kanser taramasında Türkiye’de 20 çeşit ürünü piyasadan tesadüfi yöntemle toplayıp incelemiş. Bu ürünleri kapsayan ev yemekleri, kavrulmuş çerez, fırıncılık mamulleri, cipsler, kahve, bisküvi, kraker, çikolata, bebek mamaları, patates kızartmaları, Türk tatlıları, ızgara, kebap, döner ve köfte gibi gıdalardan oluşan yaklaşık 50 gıdayı da analiz etmiş. Araştırmanın ilk aşamasında yüksek ısıya maruz kalan cips, kraker, bebe bisküvisi, kavrulmuş çerezlerde yüksek oranda kanserojen maddesi tespit edilmiş.
Görüldüğü gibi ilk sırayı cipsi almaktadır. Ülkemizde bu ürünün üretilmesi ve satılması konusunda herhangi bir yasak bulunmamaktadır. Ancak bu ürünü çocuklarımızdan uzak tutmak bizlerin elinde. Çocukların belki de en fazla tükettiği ürün, cipslerdir. İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın, bu ürünün okullarda satışını yasakladığını gazete ve televizyonlardan öğrenmiştik. Bizlerin böyle bir yetkisi olmadığına göre çocuğumuza kendi yasağımızı kendimiz koymak zorundayız. Ancak çocuklara bu ürünü yasaklarken onlara çok daha iyi bir alternatif sunmak da yine bizlerin görevidir.
Çocuklarımızla anlayacakları dilden konuşmak ve onları ikna etmek zorundayız. Onları meyve tüketimine yöneltmek zorundayız. Tabiî her konuda olduğumuz gibi bu konuda da kararlılığımızdan taviz vermemek öncelikli ilkemiz olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder